İSTANBUL
"İstanbul seni hapsetmiş, eski bir banda kaydetmiş
Yüzlerce binlerce insan aman Allah hep bu şarkıyı söylemiş
İstanbul seni kaybetmiş, ilaçlayıp berbat etmiş
Davul gibi gerilen dilini aman Allah kim bilir kimler inletmiş? "
Beni bilen bilir: İstanbul'a aşığım. Tek hayalim burada okumaktı, lisedeyken. Hayalleriniz gerçek olunca çok mutlu olurdunuz değil mi? İstanbul'da yalnız başıma geçirdiğim ilk hafta grip oldum ve hatırladığım en net şey yurt odasında yatağımda bu şehirden nefret ediyorum diye ağladığımdı. Bu şehir insanı bir haftada bitirebilir, bir haftada var edebilirdi. Kısa bir kayboluştan sonra, bu şehri keşfetmeye karar verdim. Çoğunuzun bildiği yerlere gittim. Benim sevdiğim kısım İstanbul'un güzel yüzüydü.Beyoğlu mesela. Beşiktaş, Bebek, Kadıköy. Zamanla kendimi Beyoğlu'nun her sokağına ait hissettim. Birine ait hissedememiştim ve boşluğu böyle doldurdum. Dedim ya İstanbul'a aşığım diye. İnsanlar sevdiğini izler ya, ben de İstanbul'umu izlemeye bayılıyordum. Hala da öyle. İnsan bir şehre aşık olabilir miydi? İnsan bir şehrin sokaklarında hem kendini kaybederken hem de bu kadar kendini bulabilir miydi? Bulurdu. En azından ben bulmuştum. Milyonlarca insan çilesini çekiyordu bu şehrin, milyonlar da cefasını sürüyordu. Bu şehir hiç uyumuyordu. 24 saat ayaktadı ve yorulmuyordu.Bu şehirde paranın sözü geçerdi. Bu şehir insanı yorardı. Mesafeler uzundu ya hani, insanların arasındaki mesafeler de o kadar uzundu işte. Bazen çok duyarlıydı İstanbullu, bazen de önünde cinayet işlense gık demezdi. İstanbullu her zaman bir şeyden şikayetçiydi. İstanbullu mutsuz olmak için daha çok sebep bulurdu. İstanbullu eğlenmeyi bilirdi. İstanbullu boğazına düşkündü. Boğazın tadını güzel havalarda hep İstanbullu çıkarırdı.İstanbullu trafikte saatler harcardı. İstanbul'da para kazanmak çok zor harcamak ise çok kolaydı. İstanbul'da sokaklarda teyzeler çiçek satardı, amcalar simit ve kestane. İstanbul öyle büyük bir pazardı ki, sokakta satamayacağınız hiçbir şey yoktu. Trafikte bekleyen insanlara hıyar bile satardınız. Az da olsa iyi insanlar vardı İstanbul'da. Yol sorardın tüm dikkatini sana verir özenle anlatırdı. Öğrenciyim derdin, pazarlık yapardın.. Ben İstanbul'un neresindeydim? Bu şehre ait olmak yeter miydi? Bana hiçbir zaman yetmedi. Bu şehre iz bırakmak istiyordum. Çoğunuz vandalizm deseniz de ben şehrin duvarlarına sloganımı yazarak iz bıraktım.Bırakmaya da devam edeceğim. Hem bu biraz da İstanbul'la benim aramda. Bazen diyorum ki; bu şehir beni hem iyi hem kötü şekilde değiştirdi. Eskiden taptığımı bugün taşlar oldum, eskiden taşladığıma bugün tapar oldum. Ben bu şehirde sevmeyi öğrendim, sevilmemeyi öğrendim. Dostluğu öğrendim, insanlara az da olsa güvenmemeyi öğrendim. Dibe düşmenin kötü bir şey olmadığını, bu şehirde yeniden ayağa kalkarken öğrendim. İnsanlara şans vermeyi öğrendim. Samimiyeti öğrendim. Yardım etmeyi öğrendim. Birinin bir telefon uzağında olmasını öğrendim. Hasreti öğrendim. Daha çok gülümsemeyi öğrendim. Eğlenmeyi öğrendim. Erkekleri öğrendim. Kadınları öğrendim. Haksızlıklara göz yummamayı öğrendim. Faydalı olmayı öğrendim. Paramparça olduğunda bile çevrene iyiyim demen gerektiğini öğrendim.Bunlar sadece aklıma gelenler. Üç yılımı ben bu şehre verdim.Asla pişman değilim. Sadece başa dönsem,eminim, çok şeyi değiştirirdim. Bu beni sevmediğimden değil. İstanbul'u sevmediğimden değil. Öğrendiğim şeylerden tabiki... Bilmiyorum bu şehirde ne kadar daha yaşayacağım. İki yıl daha burdayım ama bu şehirle vedalaşma fikrine alışmadım, alışamam. Beşiktaş-Kadıköy vapurunda Sezen'den Ah İstanbul dinlemenin keyfinden nasıl uzaklaşabilirim? Burda olduğum sürece bu şehri sevmeye, bu şehirde sevmeye, bu şehre inanmaya, bu şehirde mutluluğu aramaya, bu şehirde çabalamaya, bu şehirde kaybetmeye, bu şehirde kazanmaya... devam edeceğim.
Sahi sizin İstanbulunuz nasıl, anlatsanıza ?
Yüzlerce binlerce insan aman Allah hep bu şarkıyı söylemiş
İstanbul seni kaybetmiş, ilaçlayıp berbat etmiş
Davul gibi gerilen dilini aman Allah kim bilir kimler inletmiş? "
Beni bilen bilir: İstanbul'a aşığım. Tek hayalim burada okumaktı, lisedeyken. Hayalleriniz gerçek olunca çok mutlu olurdunuz değil mi? İstanbul'da yalnız başıma geçirdiğim ilk hafta grip oldum ve hatırladığım en net şey yurt odasında yatağımda bu şehirden nefret ediyorum diye ağladığımdı. Bu şehir insanı bir haftada bitirebilir, bir haftada var edebilirdi. Kısa bir kayboluştan sonra, bu şehri keşfetmeye karar verdim. Çoğunuzun bildiği yerlere gittim. Benim sevdiğim kısım İstanbul'un güzel yüzüydü.Beyoğlu mesela. Beşiktaş, Bebek, Kadıköy. Zamanla kendimi Beyoğlu'nun her sokağına ait hissettim. Birine ait hissedememiştim ve boşluğu böyle doldurdum. Dedim ya İstanbul'a aşığım diye. İnsanlar sevdiğini izler ya, ben de İstanbul'umu izlemeye bayılıyordum. Hala da öyle. İnsan bir şehre aşık olabilir miydi? İnsan bir şehrin sokaklarında hem kendini kaybederken hem de bu kadar kendini bulabilir miydi? Bulurdu. En azından ben bulmuştum. Milyonlarca insan çilesini çekiyordu bu şehrin, milyonlar da cefasını sürüyordu. Bu şehir hiç uyumuyordu. 24 saat ayaktadı ve yorulmuyordu.Bu şehirde paranın sözü geçerdi. Bu şehir insanı yorardı. Mesafeler uzundu ya hani, insanların arasındaki mesafeler de o kadar uzundu işte. Bazen çok duyarlıydı İstanbullu, bazen de önünde cinayet işlense gık demezdi. İstanbullu her zaman bir şeyden şikayetçiydi. İstanbullu mutsuz olmak için daha çok sebep bulurdu. İstanbullu eğlenmeyi bilirdi. İstanbullu boğazına düşkündü. Boğazın tadını güzel havalarda hep İstanbullu çıkarırdı.İstanbullu trafikte saatler harcardı. İstanbul'da para kazanmak çok zor harcamak ise çok kolaydı. İstanbul'da sokaklarda teyzeler çiçek satardı, amcalar simit ve kestane. İstanbul öyle büyük bir pazardı ki, sokakta satamayacağınız hiçbir şey yoktu. Trafikte bekleyen insanlara hıyar bile satardınız. Az da olsa iyi insanlar vardı İstanbul'da. Yol sorardın tüm dikkatini sana verir özenle anlatırdı. Öğrenciyim derdin, pazarlık yapardın.. Ben İstanbul'un neresindeydim? Bu şehre ait olmak yeter miydi? Bana hiçbir zaman yetmedi. Bu şehre iz bırakmak istiyordum. Çoğunuz vandalizm deseniz de ben şehrin duvarlarına sloganımı yazarak iz bıraktım.Bırakmaya da devam edeceğim. Hem bu biraz da İstanbul'la benim aramda. Bazen diyorum ki; bu şehir beni hem iyi hem kötü şekilde değiştirdi. Eskiden taptığımı bugün taşlar oldum, eskiden taşladığıma bugün tapar oldum. Ben bu şehirde sevmeyi öğrendim, sevilmemeyi öğrendim. Dostluğu öğrendim, insanlara az da olsa güvenmemeyi öğrendim. Dibe düşmenin kötü bir şey olmadığını, bu şehirde yeniden ayağa kalkarken öğrendim. İnsanlara şans vermeyi öğrendim. Samimiyeti öğrendim. Yardım etmeyi öğrendim. Birinin bir telefon uzağında olmasını öğrendim. Hasreti öğrendim. Daha çok gülümsemeyi öğrendim. Eğlenmeyi öğrendim. Erkekleri öğrendim. Kadınları öğrendim. Haksızlıklara göz yummamayı öğrendim. Faydalı olmayı öğrendim. Paramparça olduğunda bile çevrene iyiyim demen gerektiğini öğrendim.Bunlar sadece aklıma gelenler. Üç yılımı ben bu şehre verdim.Asla pişman değilim. Sadece başa dönsem,eminim, çok şeyi değiştirirdim. Bu beni sevmediğimden değil. İstanbul'u sevmediğimden değil. Öğrendiğim şeylerden tabiki... Bilmiyorum bu şehirde ne kadar daha yaşayacağım. İki yıl daha burdayım ama bu şehirle vedalaşma fikrine alışmadım, alışamam. Beşiktaş-Kadıköy vapurunda Sezen'den Ah İstanbul dinlemenin keyfinden nasıl uzaklaşabilirim? Burda olduğum sürece bu şehri sevmeye, bu şehirde sevmeye, bu şehre inanmaya, bu şehirde mutluluğu aramaya, bu şehirde çabalamaya, bu şehirde kaybetmeye, bu şehirde kazanmaya... devam edeceğim.
Sahi sizin İstanbulunuz nasıl, anlatsanıza ?
Yorumlar
Yorum Gönder