Karantina Karantina!

Bazı günler Teoman şarkıları gibiyim. Hep aşık, hep kaybeden. Hem güzel, hem isyan dolu. Evlere tıkılıp kalınca insanın en çok düşünmek için vakti oluyormuş. En azından bende böyle. Geçmişi düşünüyorum." İyi ki" ve "keşke"leri tartıyorum. İyi ki yapmışım diye düşündüğüm bir sürü anı var. İyi ki ona rastladım dediğim bir sürü insan var. İyi ki denedim dediğim bir sürü şey var. İyi ki sevmişim dediğim adamlar var, sonra keşke sevmeseydim dediğim adamlar var. Keşke atmasaydım dediğim mesajlar var. Keşke söylemeseydim dediğim sözler var, keşke söyleseydim dediğim sözler var. Keşke gitseydim dediğim yerler var, keşke daha çok gitseydim dediğim yerler var. Telefonumun galerisinde en çok vakti geçiriyorum. Bir de Instagram'ın anılarında. Hayat öyle durağan, sıradan ve olağan geçiyor,  yaşadığımız şu günler hiç olağan olmasa da . Dört duvar arasında bir balkonda, bir pencerede soluklanmakla olmuyor. Her şeyin normale dönmesi lazım. Sanki hepimiz büyük bir saklambaç oynuyoruz, hepimiz evlere saklandık. Bir türlü sobe diyemiyoruz. Bir de çok klişe ama sanki yaşarken kıymetini bilemediğim şeyler çok. Galata sokaklarında sevdiğim kafelerde kahvemi yudumlarken bir şeyler karalamanın, birkaç satır Tezer Özlü okumanın bana verdiği keyifin kıymetini bilmemişim gibi. Şimdi evde okuyorum birkaç satır Tezer. Hep o günleri anımsamak için. İyi geliyor, bir nevi ilaç gibi. Bu cümleleri kuruyorum. Defterlere yazıyorum. Hayaller kuruyorum. Normale dönünce, yeni normal olmayacakmış gibi hayallerime kaldığım yerden devam ediyorum. Durup soluklanmak iyi gelmedi değil, fark ettim. Bu yazdığım her şeyi fark etmem için altmış sekiz gün evde oturmam gerekiyormuş demek ki. Keşke mi iyi ki mi? Sahi sizin terazide hangisi ağır basıyor hiç düşündünüz mü?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sen dizime yattın, ben bir hikaye anlattım ve sen büyüdün"

Balkon

Kavuşma