Küçük Kız

Bir ormandaydı rüyasında. Yemyeşil bir orman değildi ama. İleride yeşil ağaçları görüyordu ama önündeki yol çamurdu. Onun durduğu taraf karanlık ve sisli gözüküyordu. Etrafta kimsecikler yoktu. Ormanın derinlerinden tuhaf sesler duyuyordu küçük kız. Korktu, ağlamaya başladı. Sonra ayaklarında ıslaklık hissetti. Önünde durduğunu sandığı o çamurun içindeydi. Ayaklarını çırptıkça daha derine batıyordu. Sonra birden türlü türlü insanlar etrafından gülerek geçmeye başladı. İlk olarak annesi ona neden benimle gelmiyorsun kızım diye seslendi gülerek. Ama durmadı ardına bile bakmadan yürümeye devam etti. Sonra evlerinin  olduğu caddedeki bakkalın geçtiğini gördü. Bakkal gülümseyerek, bir şeye ihtiyacın varsa ben ilerideyim diyerek yoluna devam etti. Sonra manav amca ellerinde kıpkırmızı elmalarla yürürken biliyorum elmaları istiyorsun ama önce oradan çıkmalısın dedi ve gitti. Daha başka her gün gördüğü, belki de hiç görmediği,hiç konuşmadığı insanlar küçük kızın yanından geçip gidiyordu. Sanki onun çamura battığını görmüyorlar, görseler de umursamıyorlardı. Küçük kız kendini tutamıyordu.Sürekli ağlıyordu. Kendinin yavaş yavaş dibe çeken bu girdaptan kurtarmalıydı. Küçük kız bunları düşünürken, herkesin  gittiğini fark etti. Sonra birden yüzlerce belki de binlerce küçük kız gelmeye başladı. Hepsi baştan aşağıya küçük kızın aynısıydı. Tek fark hepsi farklı farklı kıyafetler giymişlerdi. Küçük kız çığlık atıp ağlamaya devam etti. Kendinin farklı farklı yansımalarını görmek onu korkutmuştu. Küçük kızlar diğerleri gibi geçip gitmedi. Küçük kızın etrafını sardı. Küçük kız kendini kendi içinde boğuluyormuş gibi hissetti. Bütün küçük kızlar aynı şeyi söylemeye başladı. Haydi ellerini ver seni oradan çıkartayım. Haydi ellerini ver seni oradan çıkartayım. Hep beraber şeker almaya gidelim. Hep beraber şeker almaya gidelim. Kafasında bu ses yankılanırken,küçük kız korkuyla uyandı. Düşündüğü tek şey şeker almaya gitmesi gerektiğiydi.Saat daha sabahın dokuzuydu. Küçük kız uyanır uyanmaz etrafına bakındı. Annesini göremeyince ağlamaya başladı. Sesleri duyan annesi odaya geldi. Neden ağladığını sordu. Küçük kız sustu. Annesi yüzünü yıkaması gerektiğini söyledi. Onu banyoya götürdü. Annesi neden konuşmadığını sordu. Küçük kız çok yorgun olduğunu söyledi. Annesi daha yeni uyandığını, bütün gece deliksiz uyuduğunu ve yorgun olması için bir sebep olmadığını söyledi. Küçük kız yüzünü yıkadı, kuruladı. Sonra annesine dönüp her zaman uyumak dinlenmek demek değildir, belki de uyumaktan yorulmuşumdur dedi. Annesi güldü, beş yaşındaki bir çocuktan beklenmeyecek bu cevaba ne diyeceğini şaşırdı. Uyumak bizi yormaz, uyumak bizi ayakta tutar dedi. Oysa kız onu dinlemeyi bırakmış salona gitmişti. Pencerenin önüne geçip sokağı izlemeye başladı.Beni şeker almaya götür dedi annesine. Olur kahvaltını yap önce sonra gider şeker alırız dedi annesi. Küçük kız kalktı, şeker yiyebilmek için kahvaltı masasına oturdu. Kahvaltıda süt ballı ekmek birkaç zeytin ve yumurta vardı. Küçük kız hepsinin tadına baksa da bitiremedi. Yemeyi bıraktı. Annesine doyduğunu söyledi. Kıyafetlerini giydi, çiçekli bir elbise . Hazırım dedi annesine. Annesi beklemesini, onun da giyineceğini söylemişti. Küçük kız odasına döndü, içinde biraz para olan çantasını aldı. Tesadüfe bakın annesi kapıyı kitlememişti. İçinden bir ses tek başına gitmesi gerektiğini söylüyordu. Kapıyı sessizce çekip çıktı. Annesi onu yakalamasın diye koşarak merdivenleri indi. Sokağa çıktığında kalabalıktan çok ürktü küçük kız. Nereye gideceğini bilemedi. Önce sağa döndü sonra koşmaya başladı meraklı bakışlara aldırmadan. Çok geçmeden yoruldu küçük kız. Zaten evleri oldukça işlek bir caddenin üzerindeydi. Pek çok dükkan vardı. Küçük kız doğduğundan beri burada yaşadığı için onu herkes tanırdı. Ama bugün kimse seslenmiyordu ona, kimse neden koştuğunu sormuyordu. Kimse annen nerede demiyordu. Kimse nereye gidiyorsun, ne arıyorsun demiyordu. Küçük kızın suratına bakıyorlardıve gülümsüyorlardı sadece. Küçük kız biliyordu ki buralarda şeker dükkanı yok. Bakkallarda birkaç çeşit şekerleme vardı ama onun aradığı başka şekerlerdi. Dümdüz ilerlemeye devam etti, tanıdığı yüzleri görmeyene kadar koştu küçük kız. Artık cadde tenhalaşmıştı. Sonra düz gitmekten sıkıldığını fark etti ve sola döndü. Bir on beş dakika daha o yolda dümdüz ilerledi. Çok susadığını fark eden küçük kız su alacak bir bakkal ya da market aramaya başladı. İleride sağda bir market gördü ve oraya doğru hızlı adımlarla yürüdü. Tekrar karşıya geçti. Bakkala girdi. Bir adet su alabilir miyim beyefendi diye bakkaldaki adama seslendi. Adam bir süre sesin nereden geldiğini anlamadı. Ayağa kalkınca küçük kızı gördü. Suyu uzattı. Küçük kız parasını ödedi ve bakkaldaki adama yakında şekerci olup olmadığını sordu. Adam önce anlamadı, küçük kız daha çok açıklamaya çalıştı. Renkli şekerlemeler satılan dükkan aradığını söyledi. Her çeşitten olan bir şeker dükkanı. Ve ben istediğimi seçeceğim dedi adama. Adam güldü ve yol tarif etmeye başladı. Buradan çıkınca sağa dönüp dümdüz gittikten sonra köşeden sola dönmesi gerektiğini ve orada önüne kocaman bir cadde çıkacağını söyledi. Adama göre şu şehirde aradığın her şeyi bulabileceğin tek yer orasıymış. Küçük kız hayretle dinledi. Hatırlayabilmek için bir defa daha  sordu adama. Adam aynı sabırda anlattı. Küçük kız adama teşekkür ederek bakkaldan çıktı. Adamın dediği gibi sağa döndü. Bir kediye selam verdi.Dümdüz ve daha emin adımlarla yola devam etti. Adamın dediği köşeye geldiğini fark edip sola döndü. Etrafında yine bir sürü insan vardı. Sanki herkes bana bakıyor diye geçirdi içinden. Evden çıkalı ne kadar olduğunu tam kestiremese de küçük kız yalnız ve sokakta olmaya alışmıştı. Etrafına bakıyordu ama kalabalıktan ve uzun uzun insanlardan dükkanların tabelalarını okuyamıyordu. Beş yaşında olmasına rağmen okumayı öğrenmişti. Önüne kestane satan bir amca çıktı. Ona sormaya karar verdi. Merhaba amca bu cadde üzerinde bir şeker dükkanı arıyorum dedi. Adam kızı baştan aşağı süzdü. Sen neden tek başınasın diye sordu. kendim gelmek istedim, yalnız başıma bulmak istedim, bunu kendi başıma halletmeliyim dedi küçük kız. Adam biraz şüphelense de durum hakkında bir şeyler yapmak için bile çabalamak istemiyordu. Şu kasap dükkanını geç sonra kafeyi geç şeker dükkanını göreceksin dedi. Küçük kız teşekkür etti ve kasap dükkanını aradı gözleri. Kasabı gördü. Peşinden kafeyi gördü. İçini birden kocaman bir heyecan kapladı. Kalbinde bir tuhaflık hissetti. Sanki yıllardır gitmek istediği tek yer şekerciymiş gibi düşünmeye başladı. Vitrini incelemeye başladı. Bir sürü rengarenk şekere bakmaktan kendini alamadı. O sırada dükkandan içeri bir başka kız ve annesi girdi. Küçük kız içeriye onların girdiğini fark etmedi. Artık istediğim şekeri almalıyım diye düşündü. Zaten yol boyunca neyi istediğini bilerek gelmişti. O kırmızı şekerlerden istiyordu. Çilek kokulu. Küçük kız dükkana girerken, ondan önce içeri giren anne ve kızı çıktılar. Küçük kız daha fazla beklemek istemiyordu. Merhaba ben kırmızı şekerlerden alabilir miyim diye sordu. Adam hangi kırmızı şekerler dedi. Küçük kız hani şu vitrinde de olan çilek kokulu kırmızı şekerler var ya onlardan istiyorum dedi. Adam şaşırdı. Az önce dükkandan çıkan kız da aynı şekerleri sordu, annesi de ona dükkanda son kalan kırmızı şekerlerin hepsini aldı, maalesef küçük kız sana başka bir şeker vermemi ister misin diye sordu adam ona. Küçük kızın gözleri doldu, ağlamamak için kendini zor tuttu. Beş yaşında da olsa güçlü olması gerektiğini düşündü. Sesi titreyerek istemiyorum dedi ve koşarak dükkandan çıktı. Koştu, koştu, koştu. Küçük kız tahmininden fazla koşmuştu, göz yaşlarını tutmadan. Ayağı bir taşa takıldı. Düştü. Kalkamadı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sen dizime yattın, ben bir hikaye anlattım ve sen büyüdün"

Balkon

Kavuşma